Öyle bir vakit
gelir ki; akşam uzaklaşmış gündüz kayıptır.
Gece kulağıma senden bahsetmeye
başlar.
Zaman geçmiş, zaman gelmiş ve sayısı kendini kaybetmiştir günlerin,
ayların hatta yılların.
Hatıralar birbiriyle sarmaş dolaş, isimlerin heceleri
muallak, yüzler bulanık.
Güzeller seni ağır ağır loş odada ince ince çalan
keman sesi.
Bahar gelecekmiş gibi hissettirir bir an dalınca gözlerim boşluğa.
Bir tebessüm belirecek gibi olur yüzümde, ama olmaz.
En uzak hayallerimde
yaşamaya devam edeceksin kısacık ömrümde.
Senin yerine yalnızlığa sarılıp
uyumak alışkanlık haline geldiğinde kabullenmek zorunda kalırım: Hayat bu.
Her şey güzel olur
demeye cesaret edemem sen yoksan içinde kurduğum düşlerin.
Bir cümlede
geçmesen de en azından bir hecede geçsen keşke.
Yazılacak yazımda olmalıydın
diye düşünürüm soğuk kışlarımda.
Bir şiire ismini vermeliydin ya da sevmeliydin
hiç değilse.
Sana kızabilmem gerekirdi soldururken kelimelerin renklerini.
Siyah beyaz değildi halbuki dönerken dünya o zamanlarda, bulamasam da gözlerini
hiç bir tonda.
“Peki öyle olsun”
demeyi sabaha ertelerim her gece, vakit geldiğinde.
Bir başka şehirde, bir
başka hayat yaşanacak bu gece.
Bensiz bir rüzgar camını okşayacak, ne anlatacak
sana bilemem.
Bir derin nefes çekerim karanlıkta.
İçinde senden bir parça olur
belki diye.
Cılız bir kokuda seni ararım, umudumun son demlerinde.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder