28 Ağustos 2013 Çarşamba

FIRATIMA 13.09.2004


Fırtınalar eser gönülde

Issız kaldım ey dost

Rahmet yağsa gökten

Ateşi söner mi ustam?

Tarifi olmaz bir sızı

Irak memlekette izi

Mavi gökyüzünde yüzü

Arkadaş döner mi ustam?

27. metre



Metrelerim arasında boşluk bıraktım
Korktum biran hayat bitiyor sandım
Dargın bilirim satırlar karanlık kaldı
Bir cesaret yazdı kalem gönlünü aldı
Kalp hızlandı sesi uzaktan duyuldu
Tedirginlik içinde devam dedi yola koyuldu
26. Metre ne baslangıç ne de görkemli bir sondu
Hikaye devamında gelecek kelimeler boldu 
"Seç birkaç tane yaz hikayeni" fısıldadı zaman
Güzellerini sona saklamak istedim o an
Sonu yok bu mevzunun ya da kayıp tarihi
Artık vakit geldi olacağına vardıralım talihi
Kılıkların arasında kaybolma göster kendini
Suçlama kalemi o duygusuz anlamaz derdini 
Açık denizde sandın gemini fırtınan bol 
Daha kıyısından üzgünüm çok uzun bu yol.

24. metre


23. metrede yorucuydu uzakta kaldı hüzün

geceleri bir kenarı ittim umudum oldu gündüzüm

el salladım geçmişe veda ettim anılara

24. metre başlasın gücüm ibret olsun kayalara

hayallerimi bırakırsam o gün yüzüm kararsın

ardıma bakıp korkarsam umut peşimi bıraksın

yoldaşım olsun çalışkanlık hırsım gözümü yaşartsın

tökezlediğimde tutmazsa dost kendinden utansın

hep iyi gider mi hayat dediğin hikaye

gitse bile yaranamaz insanoğlu avare

altın kaplı köşk olsa hepsi boş terane

yalnız kaldınmı anlarsın hayallerin virane

cok aldanmış gördüm hepsi bakar havaya

insanoğlu kuş değil bağlı durur karaya

uzaklara bakarken bir ayak girdi çukura

öğrendim bir adım bile önemli koşacaksan yoluna

güneş de uzaktır ama canını yakar ısısı

bazı zaman ağır olur ama kilitli olmaz kapısı

vazgeçmek neyse hayatta kaybetmek de aynısı

zaman geçer ömür biter anca çıkar sancısı

koruyabilirsen dengeni meydan okursun dağlara

uçurtmaların az gelir uçsuz bucaksız kırlara

bildiğinden dönme sakın aldanma aldanmışlara

kader bu şans değil felek bakmaz zarlara

23. metre


ilham perileri öptü, gözlerimi açtım

rüyamda 22ydim 23e uyandım

çizdim kaderin üstünü yeni bir yol ile

ilerlerken bıraktım hatıralar geride

büyüdüm sanarken yolun başına dönmüşüm

hayatımı gezerken türlü renkler görmüşüm

deli der görse alim sanan kendini

anlatamaz sorarsan kendi bilmez derdini

sakar bir kalemim vardı kendini bitirdi

beyaz kağıt uğruna hayatını yitirdi

üzüldüm üzülmesine ama kendi seçimi

onun isteğiydi nihayetinde bu hayat biçimi

karmaşaydı yaşanan karanlıklık bir orman misali

kurtulmak uğruna verilen savaşın yoktu bir emsali

unutmuşum heycanın tadını rastlmazken rutinde

esti aklıma çıktım yola son yaşadığım metrede

hayat ne alır görürsün, ama bilmezsin ne verir

düşünürken geçtiğin yolu, yeni metreler getirir..

22. metre



Dün gibiydi daha 21. metre koşusu

Titreyerek uyandım kısa mesafe korkusu

Doğum günümü kutladım pastam kader dilimi

Mumum tek sigaraydı kuruttu gam selimi

Çıktım gittim kapıdan gölgemle karşılaştım

Uzun zamandır yanımda sarıldım tokalaştım

Yüzüne baktım ama gözlerini görmedim

Olsun dedi devam et isteyerek silmedim

Devam ettim yoluma heycanlı ve hevesli

Hayatım çok hızlı gitti beş ileri vitesli

Telaş yaptım bastım ama fren tutmadı

Çarpmadığım kaldırım yada direk kalmadı

Kaza yerinden ayrılmak istesemde olmadı

İç kanama teşhisi kalemden kan damladı

Üzülme dedim geçer hepsi altı üstü bir yara

Kalem kızdı yazdı işin gücün makara

Dedim ne yapalım bizim kader fukara

Al aklım senin olsun iyi gelir yarana

Gece oldu ay çıktı izledim duygulandım

Oda burada yıllardır onun gibi dolandım

Bulamadım yapacak herhangi bir iş yok

Düşünerek besledim aklım artık gayet tok

Vaktin geldi oğlum gitmelisin buralardan

Kurtulmalısın artık gece benzeri karalardan

Hayat senin hırs senin gayret senin güç senin

Hiç gercek olmasada aklındaki düş senin...

21. metre


Hayatımın hikayesi başlamış 21 metre geride

Acıyla yoğrulmusum bu uzun mesafede

Yaraların üzerine basmış kahpe insan herzaman

Hiç kimse değil ki korkusuz bir kahraman

Aşk acısı çektim ciğerime filtresiz

Kalktım başım döndü yürüyemedim dengesiz

Kaderimin siniri bozuk patlar her fırsatta

Hayatım geçiyor hep aynı taslakta

Tatlı bir ruyaymış uyandım çocukluğumdan

Yaşamın tadına baktım utandım insanlıktan

Artık tozlu pembe hayaller bile yok

Karnım yediğim kazıklarla tok

Bilemezdim efkar denizinin bu kadar derin olduğunu

Her nefesime sokmadan önce yokluğunu

Hayatımın derin ve anlamsız olduğu zamanlarda

Bir mum oldum eridim karanlıkta

Dostum sakın üzülüp ağlama yaşadıklarına

21 metreden bile kısa hayat aslında..

Yaz sıcağı terletir ruhumu ve damla damla akar korkularım beynimden yüreğime doğru.. kaybolmak işten bile değil mazisinde aklımın, savaşlar, hüzünler, az da olsa sevinçler..
Huzur sokağı neredeydi diye düşünürken bulmak varya kendini, sanki anlamsız bir rüyadan uyanmak gibi. Sen de biliyorsun değil mi bu hissi..
An gelir görüşün bulanır  ve o ses, o ritm.. korkan göz bebeklerin bir sağa bakar bir sola.. farketmek varya gerceği asıl korku diye buna denir.. o ses kalp atışlarınsa eğer yapabileceğin en güzel şeyin kaçmak olduğunu düşüneceksin mecburen. Ama nereye?  işte bu sorunun yanıtı olsaydı o zaman rahat uyurdun dostum, yinede üzülme..

Son Şiir


Ne kadar güzeldi kış bile hatta karanlık bir gece, 
güzel olan sendin ve şarkılar kadar hüzünlüydün içimde çok derinde. 
Hayali bile ızdıraplı yokluğun gerçeğin kendisi oluncaya kadardı yapmacık sevinçler. 
Mutluluk kelime anlamını yitirirken sigaramın efkarlı dumanında eriyip gitmek
işten bile değildi bir mum misali karanlığın kucağında. 
Rüyalarda tatmak çikolata tadındaki sevinçleri yeterli bir mazeretti uyanmayı reddetmek için 
lakin farkında olmak çok tatsızdı kaçabileceğim yerin ancak sabahın ışıkları ve gürültülü cadde sesi olduğunun. 
Bir akşam biter başka bir akşam başlar nereye kadar gider bilmez kimsecikler yani biz faniler. 
Yaşamak bir amaçsa eğer uğrunda yaşamaya değer çünkü; 
büyük gayem, huzurum ve ulaşılması hayattan daha zorumsun sen. 
Son bir kıvılcımla patlayacaksın içimde
Son günüm geldiğinde 
Yorgun gözlerim huzurla kapanırken 
Senin rüzgarla yaptıgın dans eşliğinde 
Bitecek karanlık gece benim en son şiirimde...

tek renk keder


hayat umursamaz takıldı bu sefer
kalbim yorgun yanıp sönen bir fener
ah yavrum yeter söyle kac lira eder
elinde kalan bu tek renk keder


açılsın gozlerim görsün artık gerçeği
biri gelsin anlatsın olup biten herşeyi
nezaman yaşadım ben de bitirdim maziyi
çalar bana inat geçmişimin müziği
yoruldum sanmıştım meğerse bitmişim
umudumu dağların ardına mı itmişim
ve bilmişim yüreğimi de baştan silmişim
yakınlarda arama uzaklara gitmişim
yaşananlar bu gece geldi beni ziyarete
zamanda bir yolcuyum hesap vereceğim herkese
ruhlar gelmiş tepemde benimle dalga gecmekte
koru beni ey gece gözlerim hep dilimde


soyle kaç hakkın var bu saçma oyunda
bana sorma soylemem cevapları aklımda
üzülürsün bilirim yazık kan var beyazda
sus bağırma deli derler herkes bunun farkında
gecti zaman kaldı hüzün unutamadın geçmişi
ağlarken suyun çıktı özlemişsin bitmişi
uğraşma boşuna kandıramassın silmişi
yüreğine üç darbe getiremedin gitmişi
herkes gitti sen kaldın yorgun yine başın döner
yıkılma sakın bekle bunlarda gelir geçer
sordum sana cevap ver yoksa hakkın biter
söyle kaç lira eder ki bu tek renk keder..


kanayan yaralarıma ben ruhumu basmışım
acıların en sağlamını yüreğimde tatmışım
ve kaçmışım güneşten geceye saklanmışım
baykuşların arasında bir başıma kalmışım
güç ver bana rabbim sıyrılayım gölgeden
akıl ver onlara da anlasınlar tövbeden
gün doğsun ışık vursun gece bana gülmeden
yorulmus ruhumu da baykuslar yemeden
ilham gelsin konsun gece boşa gitmesin
ve bu gece yazdıklarımı hiç bir silgi silmesin
dostum alsın hançerini yüreğime işlesin
yeter ki bana bugun arkasını dönmesin


deniz değil okyanus bu içinde yüzdüğüm
kalbimide sıkmışım oldu artık kördüğüm
kaderimle barıştım yıllar önce küstüğüm
gözlerim kör koşarım yüreğimle gördüğüm
ellerimle kazıdım taştan kalıpları
hüzünlerle süsledim vicdansız satırları
ateş olup yandım ama eritemedim karları
gururla yürüsemde sevemedim sonları
ne söylersem söyleyeyim kader laftan anlamaz
balçık olmuş heryeri yıkasamada parlamaz
bir duman bile olsa harman suyla harlamaz
durmaz aklım kaçar gider kalbi bile sızlamaz

Mavi


Miskin şehirlerimde koştum nefesim kesilircesine,

Akşam karanlığı kadar aydınlıktı çizdiğim yollarım sadece.

Mavi bir uçurtma uçurmaya nefesim yetmese de,

Serbest bıraktım umudumu içinde senin olduğun bir hecede.

Kar Tanesi


Açar gönül kar tanesi

Varsın bahar olsun mevsimler,

Terk-i beden eyler yürek

Yari melekler gülümsetsinler.

loş bir kış gündüzü titreterek aratırsa yaz düşünü gözyaşın donar zannedersin yere düşerken,

bin parçaya ayrıldığında ufak buz parçası öyle bir gürültü çıkartacaktır ki tüm şehir dönüp sana bakar,

teselli vermek için duygusal insanları seninle birlikte ağlar..

olmaz bilirsin.. şehir ayrı kışı yaşar sen şehrin içinde, sen ayrı kış yaşarsın kendi içinde..

bağırmayı hayal edersin caddenin kalabalık köşesinde, acaba sesim uçar gider mi bahardan kalan son kuru yaprakla birlikte rüzgar eşliğinde..

ellerin üşür kanı çekilmişcesine kışın kesici serinliğinde inadına bir sigara yakarsın ya, özenirsin hani harmanın ateşine..

umudun yoksa nefes alamassın soğukta kara bulutlar dolar ciğerine ve kar yağdırır kalbinin tam orta yerine..

buz tutarsa ne cok acır yürek.. gidenlerlerinin arkasından el sallarsın ya kış günü bir şehir istasyonunda ya da bir kabristanda,

en çok o zaman üşürsün işte, işte o zaman soğuk yakar tenini, işte o zaman kara bulutları yutmuş gibi hissedersin, hıçkıramassın bile..

işte o zaman başlarsın sıcacık bir ev düşünde görmeye soğuk bir kış gününde...

Gece


Kendi karanlığında boğulurken gece gururundan vazgeçmemek uğruna iteler maviyi.
Siyahı alır koynuna kimseler göremez nasıl olsa zifiri karanlıkta ve sessizce esen rüzgarın çığlığında.
Ayak seslerinden kaçar, kulak kesilir bir köşeye sinmiş inceden sırıtır korkusunu bastırırcasına gece.
Bir harmanın kor olurken saçtığı ışık gözlerini kamaştırır farkındayken kısa süre sonra ufuğun arkasından doğacak güneşin. 
Bile bile yanacağını tam yüreğinin, anlatmaz kimseye neden karanlık bir entari giydiğini.
Eserken gökyüzü hatta alçak caddeler, savurduğu saçları değil mazisidir naz yaparcasına ve inancını 
kaybeder gece yakamozları izlerken tenha bir koyda. 
Sığ bir suda uyumakta olan bir ufak kayıkda arar dostluğu.
Yosun tutmuş tahta parçası reddeder uyanmayı, dalgaların ninnisi pek bir tatlıdır. 
Ve hergece gibi bu gece de
kaybeder büyük umutlarla çıktığı ve yıldızların ışık tuttuğu sahnesini.

Hayat


Gizlenmekte bir insan arkasına ince tül bir perdenin.

Fakat farkında değil etrafında daralmaya başlayan mermerin.

İnce ince dokunur hayat tezgahında kaderin.

Senin tesellin avucunu dolduran göz yaşından sellerin.

Balondan bir hayalin patlayacak bakınca gözlerin güneşe

Terlerinin hesabını soramayacaksın ulaşamassan bitişe

Gidemessin geleceğe uzakta kalarak geçmişe

Bulunmaz hiç bir yol çıkmak üzere gitmişe

Uçsan bile ne anlamı var ki yağmursuz bir bulutsan

Bereketi olmaz yıllarının eğer bir gün yolda durursan

Çöl misali kavurur tenini hırsın yola çıkınca

Rahmet içtin sanarsın orda bir vaha bulunca

Açıp yüreğini gökyüzüne dökersen dudaklarından dua bir hece

O zaman bulursun nuru gündüz misali, güneşi sararken karanlık gece...

Ay Dede


Dikkatli baktığımda farkettim ıslanmış Ay biraz bu gece.

Denize batmış bir parçası zaten altıüstü bir hece.

Ne kadar yakınmış meğerse Ay Dede gökyüzüne.

Rica etsem beni de alır mı acaba teknesine?

Deli olmadığımı ben biliyorum aslında

Kimse inanmasa da Ay Dede bunun farkında

Biraz fazla kaçırsam şarabı delilik etmiş olur muyum?

Ya da hiç içmesem aklımı bu gece korur muyum?

Ne önemi var ki dede ne derlerse desinler

Çok rahatsız olurlarsa onlar da şarap içsinler.

Canları isterse boş şişeleriyle gelsinler.

Denizden doldurup aşkı ciğerlerine çeksinler.

Bir yıldız kaydıralım bu gecenin hatrına

Dilek tutalım hatta olacağına inanırcasına

Eksik bir iki cümle yazalım kağıdın boş kısmına

Savuralım ve de yüreğimizi umudun hafif rüzgarına...

Sorular


Felaketim olursa bir beyaz kağıt şikayet eder miyim?

Metanetim biterse bir gün yine de sever miyim?

Siler miyim sevgiliyi aklımdan ve aşkımdan geçer miyim?

Uzak kalırsam geçmişime geleceğe gider miyim?

Silsem yazdıklarımı ve her şeyi unutsam.

Hiç gülmesem bir daha ilelebet somurtsam

Ne anlamı var ki yağmursuz bir bulutsam?

Bereketi olmaz yıllarımın bir gün yolda durursam.

Kalem


Bir isyanın eşiğinde neler yazar kalem kendi başına bir bilsen.
Nasılda yoğundur hisleri gözleri yaşarır hırstan uçurur aklını, 
tokatlar ve de durmaksızın kağıda acımasızca yazar.
Merhamet etmez kati suretle despottur.
Noktalama kullanmaz düşünürken ürkütür.
Lakin vazgeçilmez kılar kendisini.
Bağlı olsa da gözleri görecektir o, şüphe duyma sakın.
Güvenme ona.
Hislerinle oynar bırakır gider sonra hayırsız bir sevgilidir kendileri.
Bencil ve güzeldir kırar kalbini. 
Hiç bir zaman düşünmez senin halini.

Kafes


Kürek çekmek nafileyken terse akan umut deresinde;

tatlıdır baldan, ciğerine çektiğin bir derin nefes.

Hayatta kalmak adına harcasan da kalbini nefs tepesinde,

kurtarmak ruhunu zordur bilirsin kader altın bir kafes.

Bayram Sabahı


Bir bayram sabahı uyanmak; sıcacık yataktan şevkle kalkmak,
dışarıda hareket eden kalabalığı hissetmek daha yatakdayken.
Camiye gitmek ve namaz kılmak suretiyle başlayan bir bayramdır aslında her bayram.
Her bayram aynıdır aslında hep şeker tadında.
Yalnız değiliz hiçbirimiz evimizin yolunda.
Bir bayram ve her bayram sabahı uyanmak ister insan aslında; 
Sabah olmasa da daha.
Bayramlaşmak ister insan bayram sabahı uyandığında, dönerken caminin yolunda.
Sanki dört gün uzunluğunda bir gündür bayram günü ve tatlı tadında.
Yalnız kalmaz ya hani insan akrabalar arasında ziyarette buluşur herkes aslında oradadır zaten bayram sabahı beklemekte aynı yerinde bitmez bayram aslında.

Bir bayram sabahı kalktığımda; yalnız değildim cami yolunda, aslında ben de oradaydım her şeyi ben de yasadım aslında bir bayram sabahı cami avlusunda, yalvarırken tanrıya yalnız kalmamak adına dualarımda, sen de vardın aslında o cami avlusunda..